Karşı apartmanda, tam karşı dairede gözleri aşırı mavi,
saçları aşırı kıvırcık bir kız otururdu. Erdeniz apartmanı, gözleri ve saçları
aşırı olan kız adaşımdı, hiç arkadaşlık etmedik çocukluğumuzda, balkondan
balkona bakışır sıcacık gülümserdik birbirimize, o kadar. Önce o kayboldu
gitti...
Yine karşı apartmanda, bu sefer ama giriş katında, gri bir
kedi peydah oldu, balkonda baktı ona komşular, adını da Garip koydular, bir
süre Garip aşağı Garip yukarı oynadık durduk... Gri Garip kedi, dişiydi,
mahallede çiftleşti, güzel bebekleri oldu, annem, ağbim ben gittik bebekleri
görmeye, annesi gibi gri olanı mı alalım, yoksa hem gri hem beyaz olanı mı
alalım dedik, oy birliği ile gri beyaz olanı almaya karar verdik, üç ay
bekledik, anne sütünden kesilsin raşitik olmasın diye...
Üç ay sonra bir akşam vakti, en yakın arkadaşım, okuldaki
sıra arkadaşım, balık gözlü sırdaşım, annem, babam, ağbim ve ben oturduk
yuvarlak masaya, herkes önündeki minik kağıtlara,artık raşitik olma ihtimali
kalmayan gri beyaz kedi için istediği ismi yazdı, kura çektik, kuradan Çakıl
çıktı. Balık gözlü sırdaşım Çakıl ismini hiç beğenmedi ve en yakın arkadaşım
olmaktan uzaklaştı... Sevgimiz derin kaldı fakat hayatlarımız farklı yollara saptı...
Bir yıl geçmedi, Garip’e elektrik çarptı, aramızdan hayati
sebeplerle ayrıldı... Üstünden on yıl geçti, ben çocukluğumun geçtiği evden
ayrıldım, arka balkonu sayısız defa rüyamda gördüm, bütün rüyalarımın anlamı
aynıydı... Çocukluğumun geçtiği sokaktı orası, arkamızda Erdeniz apartmanı
vardı, denize bakan sokağa, bizim apartmandan çıkıp,Erdeniz Apartmanı’nın
bahçesinden geçtiğinde ulaşılırdı ve ben denize bakan sokağı severdim. İki
apartmanın koridora benzeyen bahçelerinin birleştiği yerde eskiden ters bir
kayık dururdu, çok eskiden... Üstünden on altı yıl geçti, Çakıl yaşlandı,
tombikti, zayıfladı, parlayan tüyleri soldu, sabırla ona veda etmemizi bekledi,
yaşlandı ve aramızdan ayrıldı. Bahçede eskiden kayığın durduğu yerde artık
ortancalar vardı, ortancaların yanında derin bir uykuya daldı gri beyaz tüylü,
yeşil gözlü Çakıl, çocukluğumuzun geçtiği mahallemizde... Vedalaştık, vedalaşmak ne
büyük lütufmuş, yaşarken değil ama şimdi anladım...
Şimdilerde ise deli gibiyim, beş yaş çocuğu edasıyla,
inşaatın ortasında kalmış çam ağacına sarılıyorum hemen hemen her akşam, daha
doğrusu beni kimsenin görmediğinden emin oldukça... Dayan diyorum, vedalaşmaya
hazır değilim, neden ayrılmak zorunda olduğumuzu anlayamıyorum...
Arada kaybettiklerimi hatırlamaya çalışıyorum, duygusu
kalmış görüntüsü silikleşmiş bir kaç tuhaf hatıra... Koskocaman ceviz ağacını
kestiklerini hatırlıyorum, otopark yaptılar... Bahçesinde soyunma kabinlerinin
olduğu minik bir apartman vardı, giriş katında adını hiç hatırlamadığım bir
arkadaşım otururdu, apartmana girince yazlık evlerin rutubet kokusu sarardı her
yanı, her akşam aynı saatte onun kapısının ziline basıp, bahçede oynamak için
izin almak diye bir hatıra var zihnimde...
Karşı apartmanın balkonun altı gölge olurdu, turuncu plastik evcilik
takımım vardı, en adi plastikten, akşam sefalarını toplardık, renkli sulardan
yemekler yapar, birbirimize ikram ederdik... Meral vardı, alt sokakta oturan,
annesi Alman, sadece yazları gelirlerdi, Meralin gözleri de adaşım gibi aşırı
kocamandı... Memoş vardı, bütün mahallenin çocukları bir araya gelip birden
bire küserdik ona, çocuk acımasızlığı...
Yıllar geçti, annemi babamı özlüyorum, iki arada bir derede
uğramak istiyorum, eski mahalleye gidiyorum, yürüyerek, hani çok uzak
olduğundan değil, uzaklık duygusu her şeyin takip edilmeyen bir hızla
değişmesinden...
Çakıl’a veda ettiğim yerde artık Erdeniz apartmanının
otopark duvarı var, saçları ve gözleri aşırı olan arkadaşımın yaşadığı balkon
yok artık, hiç balkonsuz, aşırı sevimsiz bir bina diktiler oraya, ön bahçeye,
arka sokağa, beynimin tüm kıvrımlarını zorlayarak... Artık iki bahçe birbirini
takip etmiyor, en sevdiğim denize bakan sokağa çıkmak eskisi gibi kolay
değil... Çocukluğumun geçtiği mahalleye gitmek hiç keyifli değil artık, sanki
birisi zorla hafızamı siliyor, anılarımı, geçmişimi teyid eden her şey siliniyor
yeryüzünden, aşırı tedirginim... Oysa
denize bakan sokağa, bizim apartmandan çıkıp,Erdeniz Apartmanı’nın bahçesinden
geçtiğinde ulaşılırdı ve ben denize bakan sokağı severdim sadece... Alelacele
dolmuş durağına yetişmeden önce, en azından bakardım sokağın başından denize,
lodos ise dalgalara, nefes alırdım, gerçek hayata adım atmadan önceki nefes
aralığımdı o, sadece bana ait bir dayanma ritüeli... Görüntüler hızla
siliniyor, hatıralar gerçeklikten uzak bir rüyaya dönüşüyor artık, vedalaşmadan
ayrılmak ne büyük kayıpmış, yaşarken anladım...
13-01-16
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder